-
1 kuvvet
мо́щность (ж)* * *1) си́ла, мощьkuvvet almak — уси́ливаться; станови́ться си́льным
kuvvet bulamamak — не находи́ть сил; не осме́ливаться
kuvvetten düşmek — а) ослабе́ть, лиши́ться сил; б) потеря́ть влия́ние
kuvvet gösterisi — демонстра́ция си́лы
kuvvetine güvenmek — полага́ться на свои́ си́лы
kuvvet ilâcı — укрепля́ющее сре́дство
kuvvet kullanma — юр. примене́ние си́лы
kuvvet vermek — а) придава́ть значе́ние; б) дава́ть си́лу
kaba kuvvet — гру́бая си́ла
var kuvvetiyle — изо все́х си́л
2) вое́нные си́лы, вое́нная мощьçevik kuvvetler — войска́ бы́строго реаги́рования
çıkarma kuvveti — деса́нтные войска́
hava kuvvetleri — вое́нно-возду́шные си́лы, авиа́ция
hükümet kuvvetleri — прави́тельственные войска́
kara kuvvetleri — сухопу́тные войска́
üstün kuvvetler — превосходя́щие си́лы
vurucu kuvvet — уда́рная си́ла
3) мат. сте́пеньkuvvete yükseltme — возведе́ние в сте́пень
-
2 kol
1) рука́kol askısı — пе́ревязь для руки́
koluna girmek — взять кого-л. по́д руку
2) рука́в ( платья)bu ceketin kolları dar — рукава́ э́того жаке́та у́зкие
3) прито́к (реки́), рука́в; отро́г ( хребта)bu dağ üç kola, o nehir iki kola ayrılır — э́та гора́ име́ет три отро́га, та река́ - три прито́ка
kol atmak — разветвля́ться; распространи́ться
ağaç kolu — ветвь де́рева
ana kolu — ко́рни со стороны́ ма́тери
demiryol kolu — железнодоро́жная ве́тка
5) ру́чка, рукоя́тка; рыча́гdikiş makinesinin kolu — ру́чка шве́йной маши́ны
vites kolu — авто рыча́г переключе́ния скоросте́й, переключа́тель скоросте́й
6) отделе́ние, отде́л, се́ктор; о́трасльendüstri kolu — о́трасль промы́шленности
bu kuruluşun hiç bir yerde kolu yoktur — э́та организа́ция нигде́ не име́ет своего́ отделе́ния
Dil Kurumunun Sözlük kolu — слова́рный се́ктор Лингвисти́ческого о́бщества
7) воен. коло́нна, отря́д; кома́ндаkol uçuşu — ав. группово́й полёт
açık kol — разо́мкнутая коло́нна
kapalı kol — со́мкнутая коло́нна
yürüyüş kolu — похо́дная коло́нна
8) воен. дозо́р, патру́льkol gezmek — нести́ карау́льную слу́жбу
9) брига́да, гру́ппа; отря́д, кома́ндаavcılar üç kola ayrıldılar — охо́тники раздели́лись на́ три гру́ппы
işçiler dört kol halinde çalışıyorlar — рабо́чие рабо́тают четырьмя́ брига́дами
keşif kolu — разве́дывательный отря́д
yoltamır kolu — брига́да по ремо́нту доро́ги
10) засо́в, задви́жкаkapı kolu — дверно́й засо́в
11) крыло́; фланг12) муз. гриф••- kolların arasına almak
- kolda altın bileziği olmak
- koluna iki polis girmişti
- kolu kanatı kırıldı
- kol kanat olmak
- kolları kopmak
- koluna kuvvet!
- kollarını sallaya sallaya gelmek
- kollarını sıvamak
- kol uzatmak
- kol vermek
- kol vurmak
См. также в других словарях:
kuvvet almak — herhangi bir yardımla gücü artmak, kuvvetlenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuvvet — is., Ar. ḳuvvet 1) Fiziksel güç, takat Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok. Y. Z. Ortaç 2) Şiddet, zor, cebir Kuvvet kullanmak. 3) Yetke, erk, nüfuz 4) Dayanıklı olma durumu 5) mec. Güç Hâlbuki devlet kuvvetlerinin yerini hangi şahsi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâl — is., li, Ar. ḥāl 1) Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet Herkes hâline göre bir hediye verdi. H. R. Gürpınar 2) Davranış, tutum, tavır Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
acı — is. 1) Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı Acıyı sever. 2) sf. Tadı bu nitelikte olan Acı kahvesini yudumluyordu. T. Buğra 3) Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ıstırap Omuzlarına kadar vücudun derisini … Çağatay Osmanlı Sözlük
basmak — e, ar 1) Vücudun ağırlığını verecek biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına. C. Külebi 2) Küçük çocuklar ayakta durabilmek 3) Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek Motor… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaba — sf. 1) Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı. Ö. Seyfettin 2) Taneleri iri Kaba çakıl. 3) Terbiyesiz, görgüsü kıt, nezaketsiz (kimse) Kaba, hantal, şivesiz, bir sürü adamlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kol — is., anat. 1) İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm 2) Vücudunun bu bölümünü saran bölümü Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu. O. C. Kaygılı 3) Makinelerde tutup çevirmeye,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
SATVET — Ezici kuvvet. Hışım ve şiddetle kavrayıp almak. Birisinin üzerine şiddetle sıçramak ve hamle etmek. * Zorluluk … Yeni Lügat Türkçe Sözlük